14 Aralık 2012 Cuma

SANAL GERÇEK


Kadın tatile çıkmak için hazırlanıyordu. Bu tatil onun için tüm yılın iş yorgunluğunu atma fırsatı demekti. Bütün yıl bu tatile kavuşmanın hayaliyle çalışmıştı. Ama önce alışveriş yapmalıydı. Bu yıl çok yoğun ve stresli geçmişti. Geçen yılda iş yoğunluğundan izin alamamıştı. Tatilsiz geçen bu iki yıl içerisinde tam beş kilo almış olduğundan, eski kıyafetlerinin içerisine girmesi pek mümkün görünmüyordu. Zaten bedenine uygun olsalar bile, moda her geçen yıl değişiyordu. Kadının moda renkler ve modeller üzerine internetten acilen bir fizibilite çalışması yapması gerekiyordu. Tatil için yapacağı ana harcamaları (Konaklama, ulaşım masrafları) gözden geçirmeliydi. Çünkü geçmişten devreden kredi kartı borçları, ev kiraları, aidat, arabanın masrafları, vergiler, faturalar kadının kabusu olmaya devam ediyorlardı. Bu senede maaşına beklediği zammı alamadı. Kredi kartlarına verdiği otomatik ödeme talimatlarının kontrolü gittikçe zorlaşıyordu. Belki de tek kart kullanıp, diğerlerini iptal etmeliyim diye düşündü. Karar veremedi. İnternet bankacılığına girdi. Gelecek dönem ödemelerine, son hesap kesim tarihine şöyle bir göz attı. Bireysel emeklilik, elektrik, su, doğalgaz, telefon ve kredi kartıyla yapılan diğer harcamalar. Bir kaçı dışında hepsi hesabından kesilmişti. Henüz maaşının yatmasına on beş gün olmasına rağmen eksilere düşmüş, ek hesabı kullanmaya başlamıştı bile. Bu tablo karşısında morali bozuldu. Alışveriş öncesinde internetten yapacağı fizibilite çalışmasını boş verdi. En yakın AVM’ye gitmek için giyinip, hazırlandı. Yarın mesaiye kalacağı için alışverişe bugün çıkmaya karar vermişti. Aslında moralinin bozuk olmasının da bunda etkisi vardı. Evde yiyecek hiçbir şey kalmamıştı. Evden çıkmadan buzdolabına şöyle bir göz gezdirdi. Kendini bir hafta kadar idare edecek yiyecek malzemelerini bir kağıda listeledi. Yarın temizlik için gündelikçi kadın gelecekti. Hemen listeye temizlik malzemeleri ile çamaşır ve bulaşık deterjanını da ilave etti. Hazır eli değmişken kabaca tatil için alması gerekenleri de listelemeye karar verdi. Mayo, güneş kremi, güneş sonrası bakım kremi, plaj çantası, şort, terlik, gece giyeceği şık bir elbise, vb. Elindeki kağıt parçası yetmedi. Bir tane daha aldı. Güneş gözlüğü yazdı. Aslında şık, marka dört çift güneş gözlüğü vardı. Yine de yenisini almak zorundayım diye düşündü. Çünkü geçen sene moda olan iri, taşlı “arı maya” güneş gözlükleri artık bu sene moda değildi. Ayakkabıyı da ekledi. Sonra birkaç makyaj ürünü, parfüm, merak ettiği birkaç kitap ismi yazdı. “Çok fazla zaman kaybettim. Diğer ihtiyaçları gördükçe hatırlarım.” Diye düşündü. Kapıya yöneldi. Arabasının yanına geldiğinde, arabanın anahtarını bulmak için çantasını karıştırmaya başladı. Bebek mezarı ebatlı çantada bir şeyler bulmak baya zordu. “Neyse ki bu çantaların modası geçti.” Diye düşündü. Anahtarı ararken küpesini düşürdü. Eğilip yerden alırken “Altın dışındakilere alerjim olduğundan muhtemelen takı alamayacağım.” Diye düşündü. Çantayı salladı. Anahtarlar şıkırdadı. Bir kez daha elini daldırdı çantaya ve derinlerde bir yerden anahtarları çekti çıkardı. Arabasına binip, yola koyuldu. AVM’nin otoparkı her zamanki gibi oldukça kalabalıktı. Otoparkta attığı üç turun sonunda kenarda bir yerde pusuya yatmaya karar verdi. Kısa bir bekleyiş sonunda alışverişini tamamlamış evli bir çift ellerinde poşetlerle arabalarına doğru yaklaştılar. Evli çiftten boşalan park yerine güzelce park etti. AVM’ye girdinde oldukça kararsızdı. Yaklaşık 15 dakika öylece dolaştı. Sonunda listesini çıkardı ve nereden başlayacağına karar verdi. “Önce akşam için şık bir elbise alırım. Ayakkabı ve çantayı da ona uygun olarak seçerim.” Diye düşündü. Aklında belirlediği bir model olmadan, vitrini gözüne hoş görünen bir mağazaya girdi. Elbiselerin olduğu reyona yöneldi. Elbiselere tek tek, tekrar tekrar baktı, ama ilgisini çeken bir şeyler bulamadı. Güler yüzlü satış elemanı kadının yanına yaklaştı. Satış elemanı hoş giyimli, keskin yüz hatlarına sahip, yakışıklı, atletik vücutlu genç bir adamdı.
-    Yardımcı olabilir miyim? Diye sordu.
Kadın bir yandan elbiselere göz gezdirmeye devam ederken:
-    Aslında ne aradığımı ben de bilmiyorum. Şöyle bir göz atıyordum. Gece giyebileceğim yazlık şık bir elbise olabilir. Dedi.
Adam hemen atıldı.
-    Ben size yardımcı olabilirim. Yeni sezon yazlık elbise modellerimiz arka tarafta. Bunlar eski sezon indirimdeki giysiler. Dilerseniz o tarafa doğru gidelim. Yeni modellerimizi çok beğeneceğinize eminim. Dedi.
O tarafa geçer geçmez, eliyle koymuş gibi mor ve lila renklerden oluşan saten, içi diz kapağına kadar astarlı düz tül bir elbise çıkardı. Elbisenin beli kulplarla daraltılmış, sırt kısmı ve göğüs kısmı dekolte, alt kısmı kalem etek şeklindeydi. Elbise askıda biraz biçimsiz ve tuhaf görünüyordu.
Adam kadının yüzündeki ifadeyi hemen anladı ve:
-    Askıda duruşu sizi yanıltmasın, üzerinize deneyince modelini daha iyi göreceksiniz. Dedi.
Kadın adama gülümseyerek:
-    Tamam, ama izninizle farklı kıyafetlerde seçmek isterim. Vakit kaybetmek istemiyorum. Kabinde hepsini aynı anda deneyeceğim. Dedi.
Sonrasında yeni sezon elbiseleri karıştırmaya başladı. Satış elemanı bu esnada yakınlarında bulunan birkaç müşteriyle daha ilgilendi. Kadın denemek için üç elbise daha beğendi ve soyunma kabinin yolunu tuttu.  Kadın ilk önce satış elemanının önerdiği mor elbiseyi denedi. Bedeni tam olmuştu. Elbise kadının basenlerini olduğundan fazla göstermiş, boyunu kısaltmıştı. Sırt ve göğüs dekoltesi bir hayli rahatsız edici geldi. Bu elbise kadının tarzına hiç uygun değildi. Aynaya bakınca kendini sıradan ve basit hissetti. Hemen çıkardı. Diğer seçimlerini de tek tek denedi. Denediği elbiseler içinde kadına en çok yakışan açık krem renkli olan elbiseydi. Rengi kadının çikolata tenine uyum sağlamıştı. Elbisenin üst kısmı belden oturan, ön ve arkası V yaka, kolsuz, kalın askılı olarak tasarlanmıştı. Alt kısmındaki eteği dizine kadar bol ve dökümlü duruyordu. Elbisenin rengi, saf ve masum duruşu, dekoltesinin ölçülü olması kadına çok yakışmıştı.  Kadın kabinin içinde etrafında şöyle bir döndükten sonra “Bu elbise benim için dikilmiş.” Diye düşündü. Beğendiği elbiseye bir de dışarıda bakmak için kabinden çıktı. Satış elemanıyla göz göze geldiler.
-    Size verdiğim mor elbiseyi denemediniz mi? Diye sordu.
Kadın:
-    Denedim. Ancak pek beğenmedim. Sanki bol oldu biraz. Pek beni yansıtmadı. Dedi.
Adam hemen atıldı.
-    O elbisenin birkaç püf noktası var. Kemerini elbisenin içinden büzerek ayarlayabiliyorsunuz. Astarı da ayarlanabiliyor. Üzerinizdeki eski model bir elbise, muhtemelen indirimdeki ürünlerden sezon ürünleri arasına karıştırılmış. Sizden ricam mor olanı tekrar denemeniz. Sizi buradan eski moda bir tasarımla göndermek istemem. Dedi.
Kadın satış elemanının yoğun ısrarına dayanamadı. Gönülsüz olarak kabine döndü. Mor elbiseyi giyip çıktı kabinden.
Adam:
-    Bir de bol olmuş demiştiniz. Oysa size tam olmuş. Bu elbise çok yakıştı size. Önceki elbise sizi çok kapatmıştı. Bu elbise sizi ve hatlarınızı ortaya çıkardı. Bence güzelliğinizi sergilemekten kaçınmamalısınız. Çok masum bir yüzünüz var. Yüzünüzün masumiyeti ne giyseniz kaldırır. Dedi.
Kadın, aynaya bir kere daha baktı. Bir şey söylemeden kabine dönüp kendi kıyafetini giydi. Her iki elbisenin etiketine baktı. Mor elbisenin fiyatı beğendiği elbiseninkinin iki katıydı. “İkisinden birini seçmeliyim.” Diye düşündü.  Kendi kıyafetlerini giyip, kabinden çıktı.
Satış elemanı:
-    Karar verebildiniz mi? Diye sordu.
Kadın:
-    Evet. Size güveniyorum. Mor olan elbiseyi alacağım. Dedi.
Birlikte kasanın yolunu tuttular. Kadın ödemesini kredi kartıyla gerçekleştirdikten sonra, mağazadan ayrıldı. Hemen müdavimi olduğu ayakkabı mağazasına girdi. Elbisesine uyabilecek birkaç çift ayakkabıyı denedi. Mağazanın vitrini ve reyonları bu senenin modası olan çivili ayakkabılarla doluydu. Bunların arasında ince topuklu ve platform ayakkabı modelleri de varlıklarını sürdürmekteydiler.  Bu kez gözdesi olan bu markada aradığını bulamadı. Hemen bir alt kattaki ikinci tercihine yöneldi. Burada özellikle çivili olmayan iki ayakkabı modeli seçti. Bir tanesinde karar kıldı. Hemen ona uygun bir çanta seçti. Çantaların yanında aynı parçalardan yapılmış deri bileklikler vardı. Onlardan da üç tane aldı. Böylece aldığı elbiseyi kombine etme işi tamamlanmış oldu. Oradan hemen yanındaki gözlükçüye girdi. Güneş gözlüğü modellerine baktı. Bu arada dereceli gözlüğünü de çantasından çıkardı. Hem dereceli gözlüğü için mıknatıslı çerçeve, hem de güneş gözlüğünü seçti. Şort ve tişörtü almak için bir spor mağazasına girdi. Deniz kıyısında rahatça kullanabileceği bol, mini bir şort seçti. Tişört yerine ise dar, gök mavisi şık bir keten gömlek aldı. O sırada spor ayakkabılara gözü takıldı. Yürüyüş ayakkabıları bir hayli eskimişti.  Hemen çok beğendiği bir tanesini denedi. Bayıldı ve onu da alarak kasanın yolunu tuttu. Ödemeyi yaptıktan sonra, alışveriş maratonundaki sonraki durağı olan kozmetik mağazasına girdi. Satış elemanı kız, kadını çok iyi tanıyordu. Kapıda güler yüzle karşılandı. Kendisine hemen biten eski parfümünden bir tane verildi. Kadın ayrıca parfümünün deodorantını da istedi. Sonra güneş için gündüz, gece kremleri alındı. Ayrıca yeni gelen yaşlanma karşıtı kremler tanıtıldı. Hemen onlardan bir set kadına satıldı. Makyaj ürünlerinden bu kez yalnızca biten ruj ve allıktan alındı. Kredi kartı, kasa sesi, slip ve ödeme tamamlandı. Kadın bu arada listeye tekrar şöyle bir göz attı. Esas alması gereken mayoyu seçmek için bir mağazaya girdi. Orada yaklaşık bir saat oyalanıp, yaklaşık on farklı mayo giydikten sonra, mutsuz bir şekilde kabinden çıktı.
Tezgahtar kıza üzgün bir yüz ifadesiyle.
-    Biraz kilo almışım sanırım. Pek olmadı. Dedi.
Hemen başka bir mağazaya girdi. Bu kez ikinci giydiği mayoyu beğenerek sepete attı. Tam çıkacağı sırada çok şık görünen uyku bantlarına gözü takıldı. Ondan da bir tane sepete koydu. Sonra üç adet süper ince çorabı, birkaç parça muhtelif renklerde iç çamaşırını da ekledi. Kasaya gitti. Kredi kartı limiti dolmuştu. Hemen diğer kartını uzattı. Bu sefer çekim işlemi başarılı oldu. Elindekiler çok birikmişti. Arabaya koymak için otoparka yöneldi. Geri döndüğünde acıktığını hissetti. Hemen alışveriş merkezinde bulunan meşhur köfteciye oturdu. Yemeğini yedikten sonra, aynı kattaki kitapçıya girdi. Oraya sadece iki kitap almak için girmişti. Ancak toplam beş kitap, iki dergi, bir yap-boz alarak ayrıldı. Market alışverişine geçti. Alıveriş listesindeki ürünleri bir bir topladıktan sonra, her zamanki gibi kasaya geldi. Bu kez ikinci uzattığı kartı da dolduğu anlaşılınca, üçüncü kartını uzattı. “Battı balık yan gider. Aman kırk yılda bir alışveriş yaptık işte.” Diye düşündü.
Yorgun argın aldıklarını aracına taşıdı. Bagaj dolduğundan geri kalanları arka koltuğa yerleştirdi. Tam rahatlayıp şoför koltuğuna oturduğu sırada cep telefonu çaldı.
-    Efendim Betül. Diyerek açtı.
Betül, kadının kız kardeşiydi. Arama konusunda zamanlaması pek de iyi olmayan Betül, genelde pazar günleri aramazdı. Kadın biraz şaşırdı. “Kesin bir şey isteyecek.” Diye düşündü.
-    Abla, sana kötü bir haberim olacak. Sakin olmaya çalış tamam mı? Dedi.
Kadının beyninden bir anda kaynar sular döküldü. Dondu kaldı. Daha önce babasının kaza haberini aldığında da böyle donup kalmıştı. Babasının kendi iş yeri vardı. Ancak yaşanan bir dizi talihsizlik sonucunda işyeri iflas etmişti.  Babası, o dönemde dikkatsizlik sonucu trafik kazası yapmış ve vefat etmişti.
-    Alo! Abla, orda mısın? Dedi Betül.
Kadın kendini toparladı.
-    Ne oldu? Annem iyi mi? Diyebildi.
Betül:
-    Pek iyi değil. Birden fenalaştı. Şimdi hastanedeyiz. Acilen ameliyata aldılar. Önemli bir şeyi yok. Paraya ihtiyacımız olacak. Hemen buraya gelebilir misin? Dedi.
Kadın:
-    Nesi var Betül? Neredesiniz? Bana adresi mesaj at hemen geliyorum. Dedi.
Betül:
-    Apandisit ameliyatı dediler. Hemen mesaj atıyorum adresi. Bekliyoruz. Dedi.
Babası kadına miras olarak sadece iflas borçlarını bırakmıştı. Ölümüyle beraber kadının üzerine büyük bir yük binmişti. Her ay annesine ve kız kardeşine para gönderiyor, iki eve birden bakıyordu. Hiç parası kalmamıştı. Dikiz aynasından arkadaki poşetlere baktı. “Eğer bu konuşma sabah saatlerinde olsaydı bunların hiçbirini almazdım. Sadece bunlara harcadığım para bile bugünümü kurtarırdı.” Diye düşündü. Müthiş bir pişmanlık hissetti. Onca para harcadığı gereksiz şey, annesinin hastalığı karşısında değerini yitirmişti.
Bu düşünceler içerisinde gidip gelirken kız kardeşinin gönderdiği mesajın sesiyle sıçradı. Gelen adresi navigasyona girdi ve yola koyuldu.
Uzunca bir trafik çilesinden sonra hastaneye ulaştı. Otoparktayken Betül’ü aradı. Kız kardeşi bekleme salonunda annesinin ameliyattan çıkmasını bekliyordu. Kapıdan telefon görüşmesi yapacağını işaret etti kardeşine. Hastanenin bahçesine çıktı ve hummalı telefon trafiği böylece başladı.
-    Alo, Sibel. Merhaba Nasılsın?
-    İyidir sağ ol canım. Sen?
-    Hiç sorma. Annem şu an ameliyatta. Çok acil paraya ihtiyacım var. Yardımcı olabilir misin?
-    Tatlım, çok geçmiş olsun. Ama biliyorsun bizde de borç harç çok. Arabayı yeni değiştirdik. Durumumuz pek müsait değil bu aralar. Kusuruma bakma olur mu?
-    Tamam. Sorun değil. Görüşürüz.
İkinci deneme.
-    Alo, Burak. Naber?
-    İyilik, sağlık. Bildiğin gibi aynı tas, aynı hamam. Senden?
-    Şu an hastanedeyiz kardeşimle. Annemi acilen ameliyata aldılar. Hemen sadede gelicem. Paraya ihtiyacım var.
-    Hacı, bugün Pazar. Nasıl gönderebilirim ki?
-    Yarın da olur.
-    Ben şehir dışındayım. Haftaya ancak dönerim. Orada olsam sana kesin destek çıkardım.
-    Tamam. Sağ ol. Kapatmalıyım.
Üçüncü deneme.
-    Amca merhaba.
-    Hayırsız kızım benim. Napıyorsunuz bakalım? Annen, kardeşin nasıllar?
-    Amca biz kardeşimle iyiyiz. Ama annem şu an ameliyatta. Paraya ihtiyacımız var. Buraya gelebilir misin?
-    Kızım ben ustabaşıyım. Kendi ailemi zor geçindiriyorum. Sen bir şirkette şefsin. Benden para istemen biraz garip kaçmadı mı? Hiç mi birikimin falan yok?
-    Amca, tamam. İnan şu an nasihat dinleyecek vaktim yok. İhtiyacım olmasa aramazdım.
Dördüncü ve son deneme.
-    Enes Bey, merhaba efendim.
-    Merhabalar.
-    Tatilde olduğunuzu biliyorum. Ama inanın aciliyeti olmasa sizi rahatsız etmezdim.
-    Sizi dinliyorum.
-    Annem şu an ameliyatta. Paraya ihtiyacım oldu. Yarın onayınız olursa, kasadan bir miktar avans alabilir miyim?
-    Maaşlar yatalı henüz on beş gün oldu. Şirket politikamız bu konularda çok katı. Size böyle bir tolerans verirsek, diğer arkadaşlarda isteyecektir. Üzgünüm. Onay veremem.
-    Haklısınız efendim. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Kadın iyice ümidini kaybetmişti. Paraya dönüştürebileceği şeyleri düşündü. Altın takıları geldi aklına. Biraz rahatladı. Yerine oturduğunda Betül’ün şaşkın bakışlarıyla karşılaştı.
Betül:
-    Abla, bir şey mi oldu? Baya uzun konuştun telefonla. Dedi.
Kadın:
-    Yok bir şey. Senin gibi annem için endişeliyim. İşle ilgili bir şeyler sordular. Bilirsin bizim tatilimiz pek olmuyor. Hep iş, hep iş. Dedi.
Ameliyat başarıyla gerçekleştirildi ve annesinin sağlık durumu da gayet iyiydi. Ama kadın yine de durgun ve düşünceliydi.  Aldığı giysiler, ayakkabılar, çantalar, kitaplar, vb. artık odasından dışarı taşıyordu. Mutluluğunu alışverişe bağladığını fark etti. Bir şeyler alabildiği sürece mutluydu. Alışveriş yapmak; ihtiyaçlarını karşılama amacının ötesine geçmiş, bağımlılık haline gelmişti. Her gün daha yenisini almak için araştırıyor, yarışıyor ve pek tabi sürekli tüketiyordu. Ne kadar tedbirsiz yaşadığını, geleceğe dönük hiçbir garantisinin olmadığını düşündü. Bu düşüncelerin ışığında güzellik uykusundan uyandı (!) O günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Kadın bir daha hiç bir şeyin kendi güzelliğinin önüne geçmesine izin vermedi. Sahip olduklarıyla mutlu olmayı öğrendi ve en güzeli de yaptığı her harcamayı ihtiyaçlarını gözeterek dengeledi.

Hiç yorum yok: