17 Aralık 2012 Pazartesi

E-DİYALOG

Gazeteci; e-ticaret özel ödülüne layık görülen genç girişimciyle röportaj yapmak için onun ofisine geldi. Gazeteciyi önce bekleme salonunda kahve eşliğinde ağırladılar. Tam buluşma saatinde sekreter onu kadının ofisine yönlendirdi. Kadın gazeteciyi gülümseyerek kapıda karşıladı.

-          Hoşgeldiniz. Burada olmanızdan memnuniyet duyuyoruz. Derginizi severek okuyoruz. Dedi.

Gazeteci iltifatlara bir hayli memnun oldu. Teşekkür edip, kadının gösterdiği yere oturdu. Oturur oturmazda röportaj için yanında getirdiği kayıt cihazını çıkarıp masanın üzerine koydu.

-          Eğer sizin için de uygunsa hemen başlayabiliriz. Dedi.

Hazırlıklar tamamlandı. Her ikisi de gözleriyle birbirini onayladıkları an röportaj başladı.

Gazeteci: Öncelikle ofisinize hayran kaldığımı söylemek isterim. Çok şık dekore edilmiş ve çalışanlarınız da oldukça profesyonel davranıyorlar. İçeriye girdiğiniz an o kurumsal havayı hissedebiliyorsunuz. Şirketinizle ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz? E-Diyalog nasıl bir şirket?

Kadın: Teşekkürler. Aslında ofisimiz en kalabalık günlerinden birini yaşıyor çünkü tüm arkadaşlar sizi görebilmek için bir bahaneyle ofise geldiler. Muhtemelen onlar da sizinle röportaj yapmak isteyecekler. Umarım çıkışta sohbet edecek vaktiniz vardır.

Gazeteci: Elbette, memnun olurum.

Kadın: Biz home-office çalışan bir şirketiz. Yani esnek çalışma saatlerine sahibiz. Belli bir kıyafet yönetmeliğimiz yok. Yalnızca yaptığı iş gereği gelmek zorunda olanlar ofise geliyorlar. Zaten herkesin görev tanımı ve sınırları net biçimde belli olduğu için pek toplantı yapma gereği duymuyoruz. Tabi bunun bir dezavantajı herkesin her an ulaşılabilir olmasını bekliyoruz. Herkesin elinde cep telefonları ve bilgisayarları var. Telefonları hep açık ve online olarak ulaşılabilir durumdalar. Bir toplantı odamız var. Acil olarak bir araya gelinmesi gerekirse tele-konferans veya video-konferans metodunu uyguluyoruz. Bu yöntem iş için seyahatte olan arkadaşlarımızın da aktif katılımını sağlıyor. Yani toplantıdan yırtamıyorlar. Mesela Sibel Hanım arkasındaki iki afacan ikiziyle evden toplantıya katılabiliyor. Ev halleri baya eğlenceli oluyor. Ofistekiler ve dışındakiler arasında tatlı atışmalar oluyor. İşin şaka tarafı bir yana; biz başarılıyız ve işlerimiz tıkır tıkır işliyor çünkü oturmuş bir sistemimiz var. Bilgi akışımız hızlı ve kesintisiz olarak işliyor. Bu nedenle çalışanlarımız da yaptıkları işten keyif alıyorlar ve sorumluluklarını kendilerine verilen zaman dilimi içinde rahatlıkla yerine getiriyorlar. Yatay bir organizasyon şemasına sahibiz. Herkes kendi projelerinden sorumlu ve kendi işinin amiri konumunda. Aynı zamanda birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarına da destek oluyor, ihtiyaç olması durumunda onların yerine geçiyor. Her işimizi “Söz uçar, yazı kalır.” prensibine bağlı kalarak yazarak yapmaya alıştığımızdan, kimseyi zan altında bırakmıyoruz. Bir aksaklık olması durumunda hemen yazışmalara göz atıyoruz.Bunun dışında anlık ve aylık raporlar bizler için çok önemli. Sürekli yaptığımız işleri raporluyoruz. Zaten bir ERP paket programı ile çalıştığımız için sisteme gerekli verilerin girilmesi raporlama yapmak için yeterli oluyor. Bu raporları arkadaşlarım isteğim dahilinde günlük ve aylık olarak sistemden çekiyorlar. Ben bu raporlara çok değer veriyorum çünkü veri olmalarının yanı sıra çalışanlarımın ve şirketimin performansını da sayısal olarak yansıtıyorlar. Şirket olarak hassas olduğumuz bir diğer konu elimizdeki kaynakları sonuna kadar etkin olarak kullanmak. Mesela ERP paket programının tüm modüllerini tüm birimler etkin olarak kullanıyorlar. Aynı şekilde cep telefonlarının ve bilgisayarların da tüm özelliklerinden, ben buna teknolojinin nimetleri diyorum, sonuna kadar istifade ediyoruz. Bir eğitim aldıysak, meyvelerini yani uygulamalarını planlayarak hayata geçiriyoruz. Kısacası bizimle çalışmayı düşünenler sürekli kendini geliştirmek ve yenilemek zorunda.

Gazeteci: Bir girişimci olarak böyle bir işi kurmaya nasıl karar verdiniz? İş fikrinin doğuş hikayesini bizlerle paylaşır mısınız?

Kadın: Ben aslında bir boşanma avukatıyım. Çiftlerin ortak bir paydada buluşarak boşanmalarını sağlıyordum. İşim gereği çok sayı ve çeşitte boşanma vakasıyla karşılaştım. Bu çeşitlilik piyasada deneyim kazanarak profesyonelleşmemi sağladı. Artık diğer rakiplerim gibi takvimimin çok yoğun olduğu bahanesini uydurup, kalite göstergem olarak müşterilere yüksek fiyatlar çekmeye başlamıştım. Birkaç ünlünün boşanma davasına ücret almadan baktım ve şanım yürüdü.  Oyunu kurallarına göre oynadığım için işimde başarılıydım ama mutsuzdum. Ben yıkıcı değil, yapıcı bir şeyler yapmak istiyordum. Yaptığım iş beni tatmin etmiyordu. Karar aldım ve iş hayatıma kendi istediğim şekilde devam ettim. Davasını almış olduğum çiftlerden birçoğunu barıştırdım. Kendimi özgür kılmam varoluş amacımı ortaya çıkarmıştı. O günden sonra yenilikçi bir iş fikri olarak “e-diyalog”u hayata geçirmeye karar verdim. Şimdi gördüğünüz gibi hayallerim gerçek oldu. Biz şirket olarak; insanları, toplulukları, şirketleri uzlaştırmak için varız. Tartışmalara olumlu çözümler üretiyoruz. Bu işin mutfağında; konusunda uzman bir araştırma kadrosu var. Her karşılaştığımız vaka bizim için yeni bir soluk, yeni bir tecrübe demek.

Gazeteci: Biraz boşanma konusunu kurcalamak istiyorum. Bir boşanma avukatı ve arabulucu olarak sizce boşanma olayları ülkemizde neden bu kadar yaygın?

Kadın: Her bir boşanma talebinin ardında çiftlerin kendine özgü karakteristik özellikleri yatar. Sonuçta hepimiz farklı bireyleriz. Duygularımız, beklentilerimiz, tepkilerimiz, değerlerimiz, algıladıklarımız, vb. birbirinden farklı. Ancak ben bilimsel araştırmalara ve istatistiklere de itibar ederim. İstatistikler bize yaşanan sorunların kök nedenleri hakkında fikir verebilir. Ben ülkemizde çiftleri boşanmaya götüren başlıca yanlışlardan kısaca bahsedeyim. En sık rastlanan yanlış; kadının erkekten, erkeğin kadından rol çalması. Kadın, erkeğin yapması gereken işleri yapmasın. Aciz olun, pasif olun demiyorum. Ama lütfen bilseniz hatta yapmaktan keyif alsanız bile erkeğin sorumluluğunda olan şeyleri yapmayın. Mesela; alışveriş, tamir işleri, hesap ödeme gibi. Araba kullanmayı çok sevseniz bile o yanınızdayken kullanmayı tercih etmeyin. Erkeklere gelince; temizlik ve mutfak işlerine dahil olmayın. Tabi eşiniz hastaysa, yorgunsa, vb. o başka. Elbette birbirinize ihtiyaç olduğunda yardım edeceksiniz ama aranızda sınırları belli olan bir iş bölümünün olması çok önemli. Bir diğeri; evlendikten sonra kendinizi salmayın. Mesela kilo almak, giyimine dikkat etmemek, sporu bırakmak, asosyalleşmek vb. bunların bazı göstergeleridir. Bizde kültürümüzün etkisiyle oluşmuş bir cefakar, vefakar anne modeli var. Ama biz bunu biraz abartıyoruz. Çocuklar doğunca kadın tamamen bir adanmışlık duygusu içine giriyor, neredeyse kendini unutuyor. Kendinize göstereceğiniz özen; sadece eşinize değil, aynı zamanda kendinize duyduğunuz saygınının bir gereğidir. Çocuklarınız bir gün kendi hayatlarını kurduğunda eşinizle ve kendinizle baş başa kalacaksınız. Bir diğeri; her iki taraf da iyi günde kötü günde; hastalıkta sağlıkta klişesini lafta bırakmamalıdır. Kötü günlerde birbirinizin yanında olabilmeniz, birbirinize destek olabilmeniz aranızdaki güven bağını kuvvetlendirir. Mesela maddi durumunuz henüz iyi değil ya da bir hastalığınız var ya da ideallerinizin peşinde sürüklendiğiniz bir dönemdesiniz. İşte böyle zor zamanlarda kişi sizinle beraberse, sizi destekliyorsa, size katlanıyorsa o kişi sizin için doğru kişidir. Aynı şey sizin için de geçerli. Eğer karşınızdakine olan sevginizde samimi iseniz; doğru kişi olabilmek için sabretmeyi bilmeli ve elinizden geleni yapmalısınız. İnsan doğası gereği emek harcamadığı hiçbir şeyin kıymetini bilmez. Son olarak; birbirinize hareket alanı tanıyın. Kadının da erkeğin de kendine ait özel bir hareket alanı olmalı. Eşinizin üzerinde baskı kurmayın. Onu sürekli kontrolünüz altında tutmaya çalışmayın. Kısacası birbirinizi bunaltmayın. Mesela; eşler kendi arkadaşlarıyla buluşmak için haftanın belirli günlerinde birbirlerine izin versinler. Tersi bir durumda oldukça sıkıntılı. İlgisizlik de toplumumuzda sık görülen boşanma sebeplerinden bir tanesi. Her konuda olduğu gibi ilgi konusunda da “Azı karar, çoğu zarar.” diyebiliriz. Bu konular benim uzmanlık alanım olduğu için açıklama biraz uzadı. Daha söylenebilecek çok şey var, ama sanıyorum ki şimdilik bu kadarı yeterli.

Gazeteci: Bu kadar bir açıklama bile evli biri olarak beni baya aydınlattı. Samimi açıklamanız için kendi adıma ve okurlarımız adına size teşekkür ederim. Peki, bize biraz da arabuluculuğu anlatır mısınız?

Kadın: Arabuluculuk, sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihitiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini ifade eder. Bu literatürdeki uzun ve ağdalı resmi tanımı. Bana göre arabuluculuk kısaca; tarafları barıştırmaya çalışmak demek.

Gazeteci: Peki E-Diyalog ne iş yapıyor? Sizden hizmet almak için kimler başvurabilir?

Kadın: Yaptığımız işi daha anlaşılır hale getirmek için bir benzetme yapmak istiyorum. Eskiden aile hekimliği uygulaması yokken, öksürsek kulak burun boğaz uzmanına gidiyorduk ve onu boş yere meşgul ediyorduk. Aile hekiminin hastaları muayene ederek, yalnızca durumu ciddi olanları uzman hekime yönlendirmesi hem zaman hem iş gücü tasarrufu sağladı. Biz de arabulucu bir firma olarak; hukuk ve adalet sistemine yansıyabilecek küçük sorunları büyümeden çözen katalizörleriz. Şu aşamada; boşanma davaları, trafik kazaları, kat mülkiyeti gibi özel hukuk alanındaki konuların yanı sıra şirketlere yönelik yurt içi ve yurt dışı sözleşme konularında da hizmet verebiliyoruz. İleriki dönemlerde bu konuları genişletmeyi hedefliyoruz. Şirketimiz aynı zamanda Adalet Bakanlığı tarafından lisanslanmış bir eğitim kurumu. Bu eğitimleri anlaşmalı olduğumuz bir üniversiteyle birlikte düzenliyoruz. Bilgi birikimimizi ve tecrübelerimizi seve seve paylaşıyoruz. Arabuluculuk, hukuk sistemi gelişmiş olan ülkelerde bir hayli yaygın olan bir uygulamadır. Biz de bu uygulamanın öncülerinden biri olmaktan gurur duyuyoruz. Ailelerle ilgili aile danışma merkezimizde bir çağrı merkezi de mevcut. Aileler çağrı merkezimizi arayarak çatışma ve anlaşmazlıklarını aile terapistimize anlatıyorlar. Terapistlerimiz bu doğrultuda müşterilerimizin ön kayıtlarını sistemimizde oluşturuyor. Başvuru için şahıslar, şirketler ve aileler internet sitemizdeki formlarımızı da doldurabilirler. Sunduğumuz hizmetin sonunda tarafların anlaşıp anlaşmadıkları yani arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı sistemimizde kayıt altına alınıyor ve bir tutanakla yetkili mercilere bildiriliyor. Taraflar, arabuluculuk sürecinin sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, anlaşmayı icra mahkemesine ibraz edip icra edilebilirliğine ilişkin bir şerh verilmesini talep edebilirler. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.

Gazete: Arabuluculuk yapacağınız tarafları nasıl bir araya getirebiliyorsunuz? Bu biraz zor olsa gerek. Bir de taraflar şüphe duymadan sizinle her şeyi paylaşabiliyor mu? Bunun bir riski var mı?

Kadın: Bazen zorlanıyoruz. Özellikle de her iki taraf iki yanında avukatlarıyla beraber gardlarını alarak geldiğinde baya zor oluyor.  Çünkü maalesef bazı meslektaşlarım menfaatleri gereği işi yokuşa sürüyorlar. Biz gücümüzü gelecek odaklı olmamızdan, hizmetimiz sonunda tarafların ilişkilerini devam ettirerek mutluluk ve başarı sağlamalarından alıyoruz. Objektiflik ilkemiz gereği önce ayrı ayrı tarafların istek ve beklentilerini dinliyoruz. Bizim en önemli özelliğimiz bağımsız olmak yani bir taraf olmamak. Müşterilerimizi dinledikten sonra her iki tarafın menfaatine olabilecek orta bir noktada buluşmalarını sağlıyoruz. Bize gelen insanların da bu bilinç düzeyinde gelmesi bizim işimizi kolaylaştırıyor. Böylelikle her iki tarafı da sıkıntıya sokan süreç kısa sürede çözümlenmiş oluyor. Uyguladığımız bazı yöntemlerin başında tarafların birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlayacak yönlendirici olmayan sorular sormak geliyor. Sorduğumuz sorular her iki taraf da farkında olmadan bizi sorunun kaynağına oradan da çözüme götürüyor. Sonraki aşama soruna yönelik çözüm önerilerinin hazırlanarak taraflara sunulmasıdır. Taraflar bu çözüm önerilerini değerlendirerek bizlere olumlu/olumsuz geri bildirimde bulunurlar. Bu esnada kendi çözüm önerilerini de bizlerle paylaşabilirler. Anlaşma sağlanamaması durumunda taraflar bir kez daha bizim gözetimimizde bir araya getirilir. Her hangi bir anlaşmanın gerçekleşmemesi durumunda her iki tarafın uğrayabileceği muhtemel zararlar taraflara uzmanımız tarafından hatırlatılır. Görüşme sonunda alternatif çözüm önerileri sunularak taraflara süre tanınır. Tabi uzlaşma sağlanana kadar olan süreçte tarafların fiili olarak bir araya gelmeleri şart değil. Tüm bu süreci daha önce de bahsettiğim gibi sanal ortamdaki ortak platformumuzda geçekleştiriyoruz. Bu da yüz yüze gelindiğinde yaşanabilecek tatsız durumların önüne geçilmesini sağlıyor. Diğer sorunuza da cevap vereyim. Çünkü sorunuz birçok kişinin kafasındaki soru işaretlerini gidermek açısından çok önemli. Arabuluculuk müzakereleri aksi kararlaştırılmadıkça gizlidir. Yaptığımız görüşmeleri ne biz ne de taraflar açıklayamazlar. Müzakerelerde elde edilen bilgi ve belgeler daha sonra açılması muhtemel bir davada delil olarak kullanılamaz. Aksi tutum ve davranışların cezai müeyyideleri var. Tabi bunlar işin teknik boyutuydu. Şirket olarak en güzel güven göstergemiz temiz sicilimiz, müşterilerimizin referansları. Çalışanlarımızı korumak amacıyla veri depolama sistemimizi güvenlik altına aldık. Bize ulaştırılan belgeler taranarak, resim formatında sistemimize kaydediliyor. Hiçbir evrak şirket dışına çıkarılamıyor. Her arkadaşımız ERP sistemimize yalnızca kendisine verdiğimiz bilgisayar ve cep telefonundan parmak iziyle giriş yapabiliyor. Kendi çalıştığı dosyalar dışındaki dosyalara ulaşma yetkisi bulunmuyor. Bunun gibi bir dizi güvenlik önlemimiz daha var. Bizim sonuca ulaşabilmemiz ancak müşterilerimizin bizimle açık bir iletişim kurmasıyla mümkün olabilir. Bunun bilincindeyiz.

Gazeteci: Sizi çok etkileyen bir olay yaşadınız mı? Gizlilikten bahsettik ama kabaca okurlarımızla paylaşmanız mümkün mü? İşiniz gereği muhtemelen birçok dramla karşılaşıyorsunuzdur.

Kadın: Bir kadın olduğum için mizacım gereği zaten duygusal bir yapıya sahibim. Barışma anları hem çok dramatik hem çok neşeli olabiliyor. Hepimiz o anlarda karmaşık duygular yaşıyoruz. Ben boşanma avukatı olduğum için boşanma ile ilgili bir örnek vermek istiyorum. Bize şiddetli geçimsizlik sebebiyle başvuran genç bir çiftimiz oldu. Çiftin herhangi bir maddi sıkıntısı yoktu. Birbirlerini severek evlenmişlerdi. Ancak zaman geçtikçe çağımızın hastalığı olan “birbirini dinlememe” hastalığına yakalanmışlardı. Terapistlerimizin seanslarda kullandığı online sohbet odaları var. Bu odalarda terapistimizin gözetiminde katılımcılardan biri diğerine soru soruyor ve cevap veren taraf tekrar soru sorma hakkını elde ediyor. Bu oyunu oynamaya başladığımızda çiftimiz önce oyuna adapte olamadı. Sonra aynı fikirde oldukları konularda bile tartıştıklarının farkına vardılar. Çünkü çiftimiz birbirlerini dinlemiyorlardı. Uzman terapistimiz onlara beraber yapacakları bazı görevler verdi ve her iki taraf zaman içerisinde uzlaşmaya vardı. Şimdi bir de dünya tatlısı çocukları var.

Gazeteci: Mutlu sonla biten güzel bir hikaye anlattınız. Ben dergim ve okurlarım adına bizlere zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Bundan sonraki işlerinizde bol kazançlar ve başarılar diliyorum.

Kadın: Ben teşekkür ederim. Ayağınıza sağlık.

Böylelikle röportajın sonuna gelindi. Çaylar söylendi ve keyifli sohbet diğer çalışanların da katılımıyla kayıt dışı olarak devam etti.

Hiç yorum yok: