Küçük çocuk önündeki oyuncak sepetindeki oyuncaklarla oynamak yerine kenardaki eski DVD oynatıcıyı kurcalamayı tercih etti. Ailesi önceleri elektronik cihazlara olan merakını normal karşıladılar. Ne de olsa zamane çocuğuydu. Bilgisayara, televizyona, telefona ilgi duyması gayet normaldi. Çocuk bunların dışındaki diğer makinalara da oldukça ilgiliydi. Oyuncakları ile oynamak yerine bulaşık makinasını, çamaşır makinasını izlemeyi, incelemeyi tercih ediyordu. Babasına ait olan alet çantası en sevdiği oyuncaklarından biriydi. Nerede bir vida görse çevirip açmaya çalışıyordu. Daha iki yaşındayken eski radyolarını gösterip “İçini aç.” demesi herkesi güldürmüştü. Anne, küçük oğlunun büyüyünce mühendis olacağını düşünüyordu. Baba ise daha küçük olduğu için böyle davranmasını normal karşılıyordu. Zamanla işler biraz değişti. Çocuğun öğretmeni aileyi birkaç kere okula çağırdı. Aileyi çocukta gördüğü gariplikler konusunda uyardı. Çocuk diğer çocuklarla koşup oynamıyor, canı sıkılınca kalkıp dolaşıyor, ilginç bulduğu böcekleri kutuyla sınıfa getiriyor, yazı yazamıyor, öğretmeninin söylediklerine pek uymuyordu. Bu yüzden öğretmen çocuğa sürekli ceza vermek zorunda kalıyordu.
Bir gün dayanamadı ve çocuğun babasını çağırıp yaşanan sorunları bir bir anlattı.
- Çocuğunuz diğer çocuklarla oynamıyor. Okumayı ve yazmayı beceremiyor. Müzik dersimizde biz şarkı söylerken kenarda oturup resim çiziyor. Diğer çocuklarla ve benimle konuşmuyor. Sorularıma parmak kaldırmıyor, derse zorla kaldırıyorum. Oğlunuzun içinde bulunduğu ortama uyum göstermesi gerek. Eğer böyle devam ederse üzülerek söylemeliyim ki başarılı olması mümkün değil. Biraz disipline ihtiyacı var. Bu konuda sizden destek istiyorum. Dedi.
Baba bu görüşmeden sonra küplere binmişti. Büyük bir hışımla yerinden kalktı ve DVD oynatıcıyı çocuğun elinden aldı.
- Bak oğlum. Bundan sonra bu saçmalıklarla uğraşmanı istemiyorum. Artık büyüdün. Daha 1. sınıftasın, şu haline bak. Kendine çeki düzen vermeni istiyorum. Öğretmenini dinleyeceksin. Bir tek şikayet daha duymayacağım. Aileni utandırıyorsun. Dedi.
Anne oğlunun gittikçe içine kapandığını ve mutsuz olduğunu fark etti. Okullar yaz tatiline girer girmez, hemen internetten araştırmalara başladı. Önce arama kelimelerini “zeka, çocuk, okul” olarak yazdı. Çıkan sonuçlarda aradığını bulamadı. Daha sonra “eğitim, yetenek, özel, çocuk” yazdı. Çıkan sayfanın dördüncü sırasında “Fikir Üretim Çiftliği” yazıyordu. İçeriğini incelemek için tıkladı. Web adresinin içinde yeteneğin farklı dallarda tanımı, dünyaca ünlü örnekleri, başarı öyküleri, yetenek göstergeleri, çiftliğin vizyon ve misyonu, fotoğraf albümü, eğitmen kadrosu, çalışmalardan örnekler, sahip olduğu belgeler, aldığı ödüller, irtibat bilgileri, görüş/öneriler ve başvuru için bir anket bulunuyordu. Anne okuduklarından çok etkilendi. “Belki benim oğlum da bu özel çocuklardan biridir.” Diye düşündü. Hemen oğlunun özelliklerini sorgulayan anketi ve anket sonundaki iletişim bilgilerini doldurdu. Son olarak oğlunun yaptığı resimlerin bir kaçını tarayıp, ankete ekledi. Anketi yalnızca çocuğun velayetine sahip olan kişiler doldurabiliyordu. Anne her konunun en ince ayrıntısına kadar paylaşılmasından ve düşünülmesinden çok etkilenmişti.
Aradan bir hafta kadar zaman geçti. Anne, internetten doldurduğu anketi çoktan unutmuştu. Baba ise olaydan tamamen habersizdi. Çünkü annenin çiftliği görmeden konuyu babaya açmak gibi bir niyeti yoktu.
Annenin cep telefonu çaldı. Tanımadığı bir numaraydı.
- Alo, buyrun.
- İyi Günler, Aslı Yılmaz’la mı görüşüyoruz?
- Evet, benim. Kim aramıştı?
- Sizi Fikir Üretim Çiftliğin’den arıyoruz. Ben Ahmet Ersin. Anketinizi inceledik ve uygun bulduk. Çocuğunuz muhtemelen özel bir çocuk. Yapmış olduğu çizimler de bu görüşümüzü destekliyor. Sizi umutlandırmak istemem, ama geleceğin yaratıcı mucitlerinden biri oğlunuz olabilir. Ön başvuru için sizi yarın çiftliğimize bekliyoruz.
Anne bu davete son derece memnun oldu. Çocuğu için çok heyecanlandı.
- Tabi. Elbette gelirim.
- Çocuğunuzla birlikte gelmelisiniz. Uzmanımız çocuğunuzla uygulamalı bir çalışma gerçekleştirecek. Ayrıca ona bazı sorular soracağız. Ancak onun şimdiye kadar maruz kaldığı muameleyi düşünürseniz iletişim kurmamız biraz zaman alacaktır. Çünkü önce onun güvenini kazanmalıyız. Arkadaşları tarafından dışlandığı için içine kapanmış ve kendine güvenini kaybetmiş olabilir. Onu tekrar ortaya çıkarabilmek için bir süre psikolojik destek vereceğiz. Şimdiye kadar yok sayılan tozlanmış bir mücevheri düşünün. Onu fark etmezseniz kaybolup sönüp giden bir değer olur. Onu parlatmalısınız. Ona yanında olduğunuzu hissettirmelisiniz.
- Pek öyle yapmadım. Daha çok babasına ve öğretmenine destek oldum. Geç kalmış olabilir miyim?
- Elbette hayır. Çiftliğimizde eğitim gören çocukların büyük bir çoğunluğu zamanında ezberci öğretimin kurbanı olmuş. Ortalama bir zekaya sahip olmadıklarından, özel olduklarından eğitim sistemine uyum sağlayamamışlar. Sürünün parçası olamayınca da aptal, tembel, başarısız ilan edilip dışlanmışlar. Elbette bunda ailelerinin büyük payı olmuş. Onlar da çocuklarına uyum göstermeleri konusunda baskı yapmışlar. Ancak bu çocukların önceden yaşadıkları bu olumsuzluklar çoktan geride kaldı. Şimdi kendilerini özgürce ifade edebildikleri, profesyonel eğitmenlerin elinde güvendeler.
- Peki. Geleceğiz.
- Yalnız bilmeniz gereken bir şey daha var. Bu konuda henüz eğitim bakanlığı ile anlaşıp okul unvanını alamadık. Özel bir okul değiliz. Çünkü biz prensip gereği dayatılan müfredatı kabul etmiyoruz. Öğrencilerimiz bizden yalnızca bakanlık onaylı bir sertifika alıyorlar. Okul çağındaki öğrencilerimiz mecburen devletin onayladığı okullara devam ediyorlar.
- Anlıyorum. Yani oğlum okulda yine aynı sorunları yaşamaya devam mı edecek?
- Hayır. Artık yalnız olmayacak. Başarısız olduğunu sandığı bir dünyası olmayacak. Daha bilinçli olduğu için mutsuz da olmayacak. Hatta sistemin gereğini yapıp, diğer tüm öğrencilerden daha başarılı olacak. Oğlunuz okumayı çok rahat öğrenebilir ama öğretmeninin öğretmeye çalıştığı biçimde değil. Bakın bizde kayıtlı öğrencilerin okuldaki ders notları oldukça yüksektir. Çünkü biz küçük yaşlarda sahip oldukları resim hafızalarını kaybetmelerine izin vermiyoruz. Bu teknikle ihtiyaçları olmadığı halde kendilerine dayatılan bir sürü bilgiyi rahatlıkla ezberleyebiliyorlar.
- Doğru ama biz de küçükken ihtiyacımız olmayan birçok şeyi öğrendik. Sevmediğimiz derslere de çalışıp başarılı olduk. Sorumluluğumuzu yerine getirdik yani. Şimdi de oğlumuzla birlikte en baştan başladık, öğrencilik yıllarımıza döndük.
- Bakın biz tüm anlamsızlıklarına rağmen eğitim sisteminden asla ümidimizi kesmiyoruz. Devlet; eğitim için her yıl hatırı sayılır bir bütçe ayırıyor. Birçok öğretmen yetiştiriyor. Ama maalesef bunların çoğu öğretme becerisinden yoksun kişiler. Hala meslek seçimi yetenekler, beceriler ya da istekler göz önüne alınarak yapılmıyor. İnsanlar sevmedikleri işleri yapmaya devam ediyorlar. Sadece bir dâhinin değil herkesin meslek seçiminde sağlam bir rehberliğe ihtiyacı var. Bu rehberlik hizmetinin kişiliğinin geliştiği erken yaşlarda verilmesi gerekiyor. Herkes her şeyde başarılı olamaz. Hepimizin başarılı olabileceği farklı alanlar var. Şimdiki sistemde gerekli gereksiz tüm bilgileri ezberliyoruz. Onları anlamamız ya da yorumlamamız beklenmiyor. Beynimiz tarafından işlenmeyen bir bilgi zaten kalıcı olamaz.
- Haklısınız. Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Şimdi kapatmalıyım.
Anne alelacele telefonu kapattı. Çünkü baba arkasında belirmiş, sessizce onu dinliyordu.
- Kiminle konuşuyordun. Çok uzun sürdü. dedi.
Anne biraz tedirgin:
- Hiç. Oğluşumun öğretmeniyle konuştum. dedi.
Baba kendinden emin bir tavırla:
- Ne o? Yine mi şikayet. Konuşmamı ister misin yine? Güzel bir fırça atayım kerataya, bak nasıl adam ediyorum ben onu.dedi.
Anne hemen itiraz etti.
- Hayır. O çok yetenekli bir çocuk. Öğretmeni telefonda ondan çok memnun olduğunu söyledi.dedi.
Anne şimdilik konuyu geçiştirmeyi başarmıştı. Yarın için nasıl bir bahane uyduracağını düşünmeye başladı. Çiftlik şehrin dışındaydı. Muhtemelen sabah erkenden yola çıkılacaktı ve akşam geç saatte döneceklerdi. Biraz düşündükten sonra diğer odadaki eşine:
- Samet! Yarın annemlere gidicem. Diye bağırdı.
Baba hemen yanına geldi. Biraz şaşırdı ama bozuntuya vermedi.
- Tamam, ben sabah bırakırım. Dedi.
Anne hemen panikledi.
- Yok, yok. Yani gerek yok. Hem teyzesi yeğenini çok özlediğini söyledi. Bizi almaya gelecek. Sen işinden gücünden kalma. Dedi.
Adam başını sallayıp anneyi onayladı.
Sabah hızlıca hazırlandılar. Baba kahvaltısını yapıp çıktıktan sonra, onlarda en yakın otobüs durağına doğru yola koyuldular. İnternette otobüsle ulaşım durumunda izlenecek yol detaylı olarak tarif edilmişti. Anne ve oğlu bu yol haritasını izleyerek, zorlanmadan çiftliğe ulaştılar.
Çiftlik geniş bir araziye kurulmuştu. Etrafı çitlerle çevriliydi. Bahçede koşuşturan bir sürü çocuk vardı. “Yaz olduğu için bu kadar kalabalık herhalde” diye düşündü anne. Etrafta çeşit çeşit hayvanlar ve ağaçlar vardı. Koyunlar, keçiler, atlar, tavuklar, çoban köpekleri; ileriki gölette ördekler, kuğular… Altından geçtikleri ağaçların tepesinde yemiş toplayan çocukları gördüler. Burası bir köy çiftliği gibiydi. İlerideki tepede uçurtma uçuran çocukları gördüler. Çocuk ve anne etrafına hayretle bakakaldı. Kendilerini karşılayan adam onları idari binaya götürdü. Uzun ve geniş koridorun sonundaki bir odaya girdiler. Adam anneye burada beklemelerini tembihledikten sonra odadan çıktı.
Ofisteki odalar birbirinden şeffaf cam bölmelerle ayrılmıştı. Ofis çalışanları son derece spor ve rahat giyinmişlerdi. Anne sakallı, uzun saçlı ve küpeli tipleri görünce bir hayli yadırgadı. İçeriye henüz yirmili yaşlarda, temiz yüzlü bir genç girdi.
- Hoş geldiniz Aslı Hanım. Ben Ahmet. Telefonda görüşmüştük. dedi.
- Hoş bulduk. Dedi anne. Bir eğitimcinin bu kadar genç olması onu biraz huzursuz etmişti.
Genç adam tüm samimiyetiyle konuşmasını sürdürdü.
- Müsaadenizle küçük beyi yan bölmeye alacağız. Eğitimcimiz yan tarafta onunla tanışmayı bekliyor. Dedi.
Kadın yan tarafa bakınca oğlunun boyuna uygun geniş bir masa ve bir sandalye gördü. Üzerinde resim kağıtları ve çeşit çeşit hiç kullanılmamış boya kalemleri vardı. Küçük sandalyenin yanında genç güler yüzlü bir bayan minderin üzerine bağdaş kurmuş oturuyordu. Genç kadın önündeki masaya eliyle dokunarak, beyaz perdeye yansıtacağı dosyaları düzenliyordu. Masanın genç kadının oturduğu bölümü portatif kablosuz tablet bilgisayar olarak tasarlanmıştı. Aynı düzenek çocuğun bulunduğu yerde de mevcuttu. Çocuk oturur oturmaz tablet bilgisayarı çıkarıp incelemeye başladı. Genç kadın, kendi önündeki bilgisayarı kapatıp aynı çocuk gibi yerinden çıkardı ve sonra tekrar yerine taktı. Çocuk da aynı şeyi yaptı. Sonra genç kadın çocuğa tableti açacağı düğmeyi gösterdi. Çocuk düğmeye dokundu. Bilgisayar açıldı. Çoklu seçim yapabileceği bir ekran geldi. Çocuk resim ikonuna sahip olan dosyayı açtı. Resimler slayt olarak bir bir aktı ekrandan ve tabi aynı anda önlerindeki büyük beyaz perdeden. Çocuk tableti yerine takıp, perdeye görüntüleri yansıtan kaynağın peşine düştü. Birkaç kere masanın önünden geçti, ama resim hala perdedeydi. Sormaya cesaret edemeyince yerine oturdu. O sırada genç kadın önündeki tabletin üzerine sürgülü tahta parçayı çekti. Bir kağıt parçası ve resim kalemini aldı. Ekranın yansıttığı resme bakarak bir şeyler çizmeye koyuldu. Çocukta aynı şeyi yaptı.
Anne izlediği sahneye bir anlam veremediğinden Ahmet Bey’e döndü.
Ahmet:
- Şu an uzmanımız çocuğunuzla iletişim kurmaya çalışıyor. Yöntem olarak öğrencilerimizi zorlamayız. Onların uyum sürecini zamana yayarız. Oğlunuz resim yapmayı sevdiği için onun için resim yapabileceği bir konsept hazırladık. Elektronik eşyaları sevdiği için onun hoşuna gideceğini düşündüğümüz bu masayı tasarladık. Dedi.
Anne şaşkın bir ifadeyle:
- Yani bu hazırlık sırf benim oğlum için mi? Ben dokunmatik ekran cep telefonuma bile daha alışamadım. Dedi.
Ahmet:
- Bunları yapmak bizim için zor şeyler değil. Şu an oğlunuzun her davranışını odadaki harekete duyarlı kameralar kaydediyor. Çocuğunuz burada olduğu sürece onun eğitim sürecini online olarak cep telefonunuzdan izleyebileceksiniz. Şeffaflık en önemli değerlerimizden biridir. Önünüzdeki sehpaya bakın. Müzik odası, resim odası, laboratuvar, bilişim odası, spor odası, oyun odası gibi bazı kategoriler göreceksiniz. Dedi.
Adamın masası ve kadının önündeki sehpa kalın siyah bir camdan yapılmıştı. Birden sehpada görüntülü kategoriler belirdi. Kadın yerinden sıçradı ve tüm çayını masanın üzerine döktü. Büyük bir mahcubiyet içinde:
- Özür dilerim, boş bulundum. Sanırım cihazınız bozulmuştur. Dedi.
Adam gülümseyerek, peçeteliği uzattı.
- Önemli değil. Gördüğünüz gibi bir şey olmadı. Bizim ekranlarımız su geçirmiyor, leke tutmuyor ve çizilmiyor. Hani şu bir zamanlar moda olan dertsiz masalar gibi. Dedi.
Kadın rahatladı. Peçetelerle sildi masayı. Müzik odasına dokundu. Müzik odası görüntüleri ekrana geldi. Ellerinde farklı müzik enstrümanları olan bir grup çocuk çalışma yapıyordu. Başlarında zayıf, uzun saçlı bir eğitmen vardı. Arka fonda çalınan müzik hiç de tanıdık değildi.
Ahmet, annenin izlediği görüntülere açıklama getirdi.
- Barış Bey henüz konservatuvar öğrencisi. Ancak kendisi çok iyi bir eğitmen ve idealist bir müzisyendir. Bu sınıf müzikte baya yol kat etmiş bir sınıfımız. Dinlediğiniz müziği çocuklar kendileri bestelediler. Dedi.
Anne bu kez de resim odasına dokundu. Depo görünümlü küçük bir odaydı. Köşede tuvaller, paletler, fırçalar ve kadının ismini bilmediği çeşit çeşit malzemeler vardı. İçerisi boştu.
Ahmet:
- Biz çocuklarımızı resim çizmeleri için bir odaya doldurmaya karşıyız. Resimlerini eğitmenimiz gözetiminde doğada, özgürce çizerler. Her üç ayda bir temalı resim yarışması düzenliyoruz. Bu yarışmaya isteyen herkes katılabiliyor. Yazın dışarıda yerlere serdiğimiz muşambaların üzerinde belli bir süre içerisinde çizimlerini tamamlıyorlar. Kışın çizimlerini en üst katımızda bulunan kapalı spor salonunda yapıyorlar. Yarışma sonunda birinci, ikinci ve üçüncüye küçük sürpriz ödüller veriyoruz. Yaptığımız resimlerle ülke çapındaki birçok yarışmaya da katıldık. İnternet sitemizde ödüllerimizi görmüşsünüzdür. Dedi.
Anne bu kez laboratuvara dokundu. Laboratuvar için iç içe geçmiş masalar tasarlanmıştı. Masanın bir ucunda eğitmen önlüğüyle sandalyesinde oturuyordu. Odada ısıtıcılar, tüpler, hassas teraziler, tezgahlar ve içinde cam, plastik ve metal sarf malzemelerinin bulunduğu büyükçe camlı laboratuvar dolabı vardı. Her odada olduğu gibi burada da büyük beyaz perde vardı. Öğrencilerin hepsi ayaktaydı. Önlerinde birer tane kurbağa, ellerinde de neşter vardı. Anne manzarayı daha fazla izleyemedi ve bilişim odasını tıkladı.
Bilişim odasının ortasında bağırsakları çıkarılmış bir sürü cihaz vardı. On bir-on iki yaşlarında bir çocuk elindeki kaynak makinasıyla bir şeyler yapıyordu. Diğeri; elindeki şeklinden ne olduğu anlaşılmayan anlamsız yuvarlağın tekerleklerini takıyordu. Odanın kenarlarına küçük raflar yapılmıştı. Her bir raftaki ürünler (silikon malzemeler, elektrik malzemeleri, aksesuarlar, el aletleri, motorlar, vb.) ayrı ayrı tasnif edilip üzerine isimleri yazılmıştı. Öğrenciler ihtiyaç duydukları malzemeye kolaylıkla ulaşabiliyordu.
Ahmet:
- Burası küçük mucitlerimiz için bir oyun odası gibi. Neden hiçbir kitap ya da kaynak olmadığını soracaksınız belki. Biz bu kısıtlı alanı uygulamaya yönelik değerlendirmeye karar verdik. Biliyorsunuz artık kitap devri bitti. Artık bilgisayarlar portatif olarak taşınabiliyor. Biz tablet bilgisayarları biraz daha ince, hafif ve katlanabilir olarak tasarladık. Bu konudaki patent çalışmalarımız devam ediyor. Öğrencilerimizin ceplerinde bu tabletler mevcut. Bilgiye ihtiyaç duyduklarında bu bilgisayarlardan ulaşabiliyorlar. Dedi.
Anne:
- Bu kadarı benim için şimdilik yeterli. Yalnız size sormak istediğim bir şey var. Ben bilgisayarın çocuklar için zararlı olduğunu düşünüyorum. Bağımlılık yapma riski var. Ama gördüğüm kadarıyla buradaki öğrenciler sürekli bilgisayarlarla iç içeler. Dedi.
Ahmet:
- Haklı olabilirsiniz. Ancak bu teknolojiyi ve bilgi sistemlerini ne amaçla kullandığınıza bağlı olarak değişir. Biz kendi işletim sistemimizi kendimiz yazdık. Çocuklar oyun odası dışında hiçbir yerde oyuna giremiyorlar. Peki biz tabletleri ne amaçla kullandırıyoruz? Birçok bilimsel, akademik ve kültürel yayını içeren sürekli güncellenen yaşayan sanal kütüphanemiz var. Bu kütüphanemiz ilgi alanına göre detaylı arama yapabilme özelliğine sahiptir. Yayınları önce uzman ekibimiz okuyup değerlendiriyor, sonra küçük dâhilerimizin yaşına uygun ve anlaşılır hale getiriyor. Öğrencilerimiz araştırmalarında interneti de kullanmak isteyebilir. Ancak internette birçok gereksiz ve yanlış bilgi de yer alabiliyor. Bunun için de bir kaynak filtreleme sistemi geliştirdik. Öğrencilerimiz internetten araştırma yapmak istediklerinde; vakit kaybetmeden çer çöpten arınmış saf bilgiye ulaşabiliyorlar. Bunun dışında zararlı yayınlara ulaşmalarını engellemek için çocuk kilidimiz zaten var. Öğretmenlerimiz işlenecek dersleri birkaç gün önceden ortak alana yüklüyorlar. Çocuklar işlenecek dersin içeriğini tabletlerinde önceden görüyorlar. Bunun dışında çocuklara ders sonunda ödev veriliyor. Bu ödevler araştırma ve uygulama kısımlarından oluşuyor. Öğrencilerin kaynaşması, ekip çalışmasına alışmaları ve paylaşmayı öğrenmeleri için bazı ödevleri gruplar halinde yapmalarını istiyoruz. Aslında size aktarabileceğim çok şey var. Ama bence yaşadıkça görmenizde fayda var. Benim buradaki görevim velilerimize danışmanlık yapmak. Sormak istediğiniz tüm sorularınız için beni mailinize ekleyin. Hepsi telefonuma düşüyor. Aynı gün içerisinde mutlaka cevaplarım. Çok güzel ve özel bir yurt inşa ettik. Belki gelirken gördünüz. Sizi bir gün gezdirmeyi çok isterim. Ancak maalesef yoğunluktan dolayı hiç yerimiz kalmadı. Ek yurt binalarına ihtiyacımız var. Bunun için sponsor arayışımız devam ediyor. Dedi.
Anne ne diyeceğini bilemedi. Henüz eşiyle paylaşmamıştı.
- Biz bugün gidelim. Böyle bir yerin ücretini karşılayabilir miyiz bilemiyorum. Eşimle görüşmeliyim. Dedi.
Ahmet gülümseyerek:
- Üzülmenize gerek yok çünkü herhangi bir ücret almıyoruz. Biz çocuklarımızı eğitiyoruz, onlar da bize fikir veriyorlar. Onların sayesinde okul olarak patent aldığımız birçok yeni ürün var. Piyasadaki birçok şirkete yenilikçi fikir sağlıyoruz ve kazandığımız tüm parayı okulumuza harcıyoruz. Kendi sermayemizi kendimiz rahatlıkla çevirebiliyoruz. Dedi.
Anne en sonunda ağzındaki baklayı çıkardı.
- Eşim bilmiyor. Onunla konuşup ikna etmeliyim. Dedi.
Ahmet bu kez:
- O zaman sizi eşinizle beraber tekrar bekleriz. demekle yetindi.
Anne yan odadaki çocuğuna baktı. Çocuk eğitmenin çizdiği resme kahkahalarla gülüyordu. Öğretmen utanmış gibi dudağını büküp, başını önüne eğdi. Çocuk kalemini eline alıp, genç kadının çizdiği resmi düzeltmeye başladı. Anne uzun zamandır oğlunun böyle içten bir kahkahasını duymamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder