Gazeteci; e-ticaret özel ödülüne
layık görülen genç girişimciyle röportaj yapmak için onun ofisine geldi. Gazeteciyi
önce bekleme salonunda kahve eşliğinde ağırladılar. Tam buluşma saatinde
sekreter onu kadının ofisine yönlendirdi. Kadın gazeteciyi gülümseyerek kapıda
karşıladı.
-
Hoşgeldiniz. Burada olmanızdan memnuniyet
duyuyoruz. Derginizi severek okuyoruz. Dedi.
Gazeteci iltifatlara bir hayli
memnun oldu. Teşekkür edip, kadının gösterdiği yere oturdu. Oturur oturmazda röportaj
için yanında getirdiği kayıt cihazını çıkarıp masanın üzerine koydu.
-
Eğer sizin için de uygunsa hemen başlayabiliriz.
Dedi.
Hazırlıklar tamamlandı. Her ikisi
de gözleriyle birbirini onayladıkları an röportaj başladı.
Gazeteci: Öncelikle ofisinize
hayran kaldığımı söylemek isterim. Çok şık dekore edilmiş ve çalışanlarınız da
oldukça profesyonel davranıyorlar. İçeriye girdiğiniz an o kurumsal havayı
hissedebiliyorsunuz. Şirketinizle ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz? E-Diyalog
nasıl bir şirket?
Kadın: Teşekkürler. Aslında
ofisimiz en kalabalık günlerinden birini yaşıyor çünkü tüm arkadaşlar sizi görebilmek
için bir bahaneyle ofise geldiler. Muhtemelen onlar da sizinle röportaj yapmak
isteyecekler. Umarım çıkışta sohbet edecek vaktiniz vardır.
Gazeteci: Elbette, memnun olurum.
Kadın: Biz home-office çalışan
bir şirketiz. Yani esnek çalışma saatlerine sahibiz. Belli bir kıyafet
yönetmeliğimiz yok. Yalnızca yaptığı iş gereği gelmek zorunda olanlar ofise
geliyorlar. Zaten herkesin görev tanımı ve sınırları net biçimde belli olduğu
için pek toplantı yapma gereği duymuyoruz. Tabi bunun bir dezavantajı herkesin
her an ulaşılabilir olmasını bekliyoruz. Herkesin elinde cep telefonları ve
bilgisayarları var. Telefonları hep açık ve online olarak ulaşılabilir
durumdalar. Bir toplantı odamız var. Acil olarak bir araya gelinmesi gerekirse tele-konferans
veya video-konferans metodunu uyguluyoruz. Bu yöntem iş için seyahatte olan
arkadaşlarımızın da aktif katılımını sağlıyor. Yani toplantıdan yırtamıyorlar. Mesela Sibel
Hanım arkasındaki iki afacan ikiziyle evden toplantıya katılabiliyor. Ev
halleri baya eğlenceli oluyor. Ofistekiler ve dışındakiler arasında tatlı
atışmalar oluyor. İşin şaka tarafı bir yana; biz başarılıyız ve işlerimiz tıkır
tıkır işliyor çünkü oturmuş bir sistemimiz var. Bilgi akışımız hızlı ve kesintisiz
olarak işliyor. Bu nedenle çalışanlarımız da yaptıkları işten keyif alıyorlar
ve sorumluluklarını kendilerine verilen zaman dilimi içinde rahatlıkla yerine
getiriyorlar. Yatay bir organizasyon şemasına sahibiz. Herkes kendi projelerinden
sorumlu ve kendi işinin amiri konumunda. Aynı zamanda birlikte çalıştığı ekip
arkadaşlarına da destek oluyor, ihtiyaç olması durumunda onların yerine
geçiyor. Her işimizi “Söz uçar, yazı kalır.” prensibine bağlı kalarak yazarak yapmaya
alıştığımızdan, kimseyi zan altında bırakmıyoruz. Bir aksaklık olması durumunda
hemen yazışmalara göz atıyoruz.Bunun dışında anlık ve aylık raporlar bizler
için çok önemli. Sürekli yaptığımız işleri raporluyoruz. Zaten bir ERP paket
programı ile çalıştığımız için sisteme gerekli verilerin girilmesi raporlama
yapmak için yeterli oluyor. Bu raporları arkadaşlarım isteğim dahilinde günlük
ve aylık olarak sistemden çekiyorlar. Ben bu raporlara çok değer veriyorum
çünkü veri olmalarının yanı sıra çalışanlarımın ve şirketimin performansını da
sayısal olarak yansıtıyorlar. Şirket olarak hassas olduğumuz bir diğer konu
elimizdeki kaynakları sonuna kadar etkin olarak kullanmak. Mesela ERP paket
programının tüm modüllerini tüm birimler etkin olarak kullanıyorlar. Aynı şekilde
cep telefonlarının ve bilgisayarların da tüm özelliklerinden, ben buna teknolojinin
nimetleri diyorum, sonuna kadar istifade ediyoruz. Bir eğitim aldıysak,
meyvelerini yani uygulamalarını planlayarak hayata geçiriyoruz. Kısacası bizimle
çalışmayı düşünenler sürekli kendini geliştirmek ve yenilemek zorunda.
Gazeteci: Bir girişimci olarak
böyle bir işi kurmaya nasıl karar verdiniz? İş fikrinin doğuş hikayesini
bizlerle paylaşır mısınız?
Kadın: Ben aslında bir boşanma
avukatıyım. Çiftlerin ortak bir paydada buluşarak boşanmalarını sağlıyordum.
İşim gereği çok sayı ve çeşitte boşanma vakasıyla karşılaştım. Bu çeşitlilik piyasada
deneyim kazanarak profesyonelleşmemi sağladı. Artık diğer rakiplerim gibi
takvimimin çok yoğun olduğu bahanesini uydurup, kalite göstergem olarak müşterilere
yüksek fiyatlar çekmeye başlamıştım. Birkaç ünlünün boşanma davasına ücret almadan
baktım ve şanım yürüdü. Oyunu
kurallarına göre oynadığım için işimde başarılıydım ama mutsuzdum. Ben yıkıcı
değil, yapıcı bir şeyler yapmak istiyordum. Yaptığım iş beni tatmin etmiyordu. Karar
aldım ve iş hayatıma kendi istediğim şekilde devam ettim. Davasını almış
olduğum çiftlerden birçoğunu barıştırdım. Kendimi özgür kılmam varoluş amacımı
ortaya çıkarmıştı. O günden sonra yenilikçi bir iş fikri olarak “e-diyalog”u hayata
geçirmeye karar verdim. Şimdi gördüğünüz gibi hayallerim gerçek oldu. Biz
şirket olarak; insanları, toplulukları, şirketleri uzlaştırmak için varız.
Tartışmalara olumlu çözümler üretiyoruz. Bu işin mutfağında; konusunda uzman
bir araştırma kadrosu var. Her karşılaştığımız vaka bizim için yeni bir soluk,
yeni bir tecrübe demek.
Gazeteci: Biraz boşanma konusunu
kurcalamak istiyorum. Bir boşanma avukatı ve arabulucu olarak sizce boşanma
olayları ülkemizde neden bu kadar yaygın?
Kadın: Her bir boşanma talebinin
ardında çiftlerin kendine özgü karakteristik özellikleri yatar. Sonuçta hepimiz
farklı bireyleriz. Duygularımız, beklentilerimiz, tepkilerimiz, değerlerimiz,
algıladıklarımız, vb. birbirinden farklı. Ancak ben bilimsel araştırmalara ve
istatistiklere de itibar ederim. İstatistikler bize yaşanan sorunların kök
nedenleri hakkında fikir verebilir. Ben ülkemizde çiftleri boşanmaya götüren
başlıca yanlışlardan kısaca bahsedeyim. En sık rastlanan yanlış; kadının erkekten,
erkeğin kadından rol çalması. Kadın, erkeğin yapması gereken işleri yapmasın.
Aciz olun, pasif olun demiyorum. Ama lütfen bilseniz hatta yapmaktan keyif
alsanız bile erkeğin sorumluluğunda olan şeyleri yapmayın. Mesela; alışveriş,
tamir işleri, hesap ödeme gibi. Araba kullanmayı çok sevseniz bile o
yanınızdayken kullanmayı tercih etmeyin. Erkeklere gelince; temizlik ve mutfak
işlerine dahil olmayın. Tabi eşiniz hastaysa, yorgunsa, vb. o başka. Elbette
birbirinize ihtiyaç olduğunda yardım edeceksiniz ama aranızda sınırları belli
olan bir iş bölümünün olması çok önemli. Bir diğeri; evlendikten sonra
kendinizi salmayın. Mesela kilo almak, giyimine dikkat etmemek, sporu bırakmak,
asosyalleşmek vb. bunların bazı göstergeleridir. Bizde kültürümüzün etkisiyle
oluşmuş bir cefakar, vefakar anne modeli var. Ama biz bunu biraz abartıyoruz.
Çocuklar doğunca kadın tamamen bir adanmışlık duygusu içine giriyor, neredeyse
kendini unutuyor. Kendinize göstereceğiniz özen; sadece eşinize değil, aynı
zamanda kendinize duyduğunuz saygınının bir gereğidir. Çocuklarınız bir gün
kendi hayatlarını kurduğunda eşinizle ve kendinizle baş başa kalacaksınız. Bir
diğeri; her iki taraf da iyi günde kötü günde; hastalıkta sağlıkta klişesini
lafta bırakmamalıdır. Kötü günlerde birbirinizin yanında olabilmeniz,
birbirinize destek olabilmeniz aranızdaki güven bağını kuvvetlendirir. Mesela maddi
durumunuz henüz iyi değil ya da bir hastalığınız var ya da ideallerinizin
peşinde sürüklendiğiniz bir dönemdesiniz. İşte böyle zor zamanlarda kişi sizinle
beraberse, sizi destekliyorsa, size katlanıyorsa o kişi sizin için doğru
kişidir. Aynı şey sizin için de geçerli. Eğer karşınızdakine olan sevginizde
samimi iseniz; doğru kişi olabilmek için sabretmeyi bilmeli ve elinizden geleni
yapmalısınız. İnsan doğası gereği emek harcamadığı hiçbir şeyin kıymetini bilmez.
Son olarak; birbirinize hareket alanı tanıyın. Kadının da erkeğin de kendine
ait özel bir hareket alanı olmalı. Eşinizin üzerinde baskı kurmayın. Onu
sürekli kontrolünüz altında tutmaya çalışmayın. Kısacası birbirinizi
bunaltmayın. Mesela; eşler kendi arkadaşlarıyla buluşmak için haftanın belirli
günlerinde birbirlerine izin versinler. Tersi bir durumda oldukça sıkıntılı.
İlgisizlik de toplumumuzda sık görülen boşanma sebeplerinden bir tanesi. Her
konuda olduğu gibi ilgi konusunda da “Azı karar, çoğu zarar.” diyebiliriz. Bu konular
benim uzmanlık alanım olduğu için açıklama biraz uzadı. Daha söylenebilecek çok
şey var, ama sanıyorum ki şimdilik bu kadarı yeterli.
Gazeteci: Bu kadar bir açıklama
bile evli biri olarak beni baya aydınlattı. Samimi açıklamanız için kendi adıma
ve okurlarımız adına size teşekkür ederim. Peki, bize biraz da arabuluculuğu
anlatır mısınız?
Kadın: Arabuluculuk, sistematik
teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları
bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini
kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını
gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü
kişinin katılımıyla ve ihitiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini
ifade eder. Bu literatürdeki uzun ve ağdalı resmi tanımı. Bana göre arabuluculuk
kısaca; tarafları barıştırmaya çalışmak demek.
Gazeteci: Peki E-Diyalog ne iş
yapıyor? Sizden hizmet almak için kimler başvurabilir?
Kadın: Yaptığımız işi daha
anlaşılır hale getirmek için bir benzetme yapmak istiyorum. Eskiden aile hekimliği
uygulaması yokken, öksürsek kulak burun boğaz uzmanına gidiyorduk ve onu boş
yere meşgul ediyorduk. Aile hekiminin hastaları muayene ederek, yalnızca durumu
ciddi olanları uzman hekime yönlendirmesi hem zaman hem iş gücü tasarrufu sağladı.
Biz de arabulucu bir firma olarak; hukuk ve adalet sistemine yansıyabilecek
küçük sorunları büyümeden çözen katalizörleriz. Şu aşamada; boşanma davaları,
trafik kazaları, kat mülkiyeti gibi özel hukuk alanındaki konuların yanı sıra
şirketlere yönelik yurt içi ve yurt dışı sözleşme konularında da hizmet
verebiliyoruz. İleriki dönemlerde bu konuları genişletmeyi hedefliyoruz. Şirketimiz
aynı zamanda Adalet Bakanlığı tarafından lisanslanmış bir eğitim kurumu. Bu
eğitimleri anlaşmalı olduğumuz bir üniversiteyle birlikte düzenliyoruz. Bilgi
birikimimizi ve tecrübelerimizi seve seve paylaşıyoruz. Arabuluculuk, hukuk
sistemi gelişmiş olan ülkelerde bir hayli yaygın olan bir uygulamadır. Biz de
bu uygulamanın öncülerinden biri olmaktan gurur duyuyoruz. Ailelerle ilgili aile
danışma merkezimizde bir çağrı merkezi de mevcut. Aileler çağrı merkezimizi
arayarak çatışma ve anlaşmazlıklarını aile terapistimize anlatıyorlar. Terapistlerimiz
bu doğrultuda müşterilerimizin ön kayıtlarını sistemimizde oluşturuyor. Başvuru
için şahıslar, şirketler ve aileler internet sitemizdeki formlarımızı da
doldurabilirler. Sunduğumuz hizmetin sonunda tarafların anlaşıp anlaşmadıkları
yani arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı sistemimizde kayıt altına
alınıyor ve bir tutanakla yetkili mercilere bildiriliyor. Taraflar,
arabuluculuk sürecinin sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, anlaşmayı icra
mahkemesine ibraz edip icra edilebilirliğine ilişkin bir şerh verilmesini talep
edebilirler. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.
Gazete: Arabuluculuk yapacağınız
tarafları nasıl bir araya getirebiliyorsunuz? Bu biraz zor olsa gerek. Bir de
taraflar şüphe duymadan sizinle her şeyi paylaşabiliyor mu? Bunun bir riski var
mı?
Kadın: Bazen zorlanıyoruz.
Özellikle de her iki taraf iki yanında avukatlarıyla beraber gardlarını alarak geldiğinde
baya zor oluyor. Çünkü maalesef bazı meslektaşlarım
menfaatleri gereği işi yokuşa sürüyorlar. Biz gücümüzü gelecek odaklı
olmamızdan, hizmetimiz sonunda tarafların ilişkilerini devam ettirerek mutluluk
ve başarı sağlamalarından alıyoruz. Objektiflik ilkemiz gereği önce ayrı ayrı tarafların istek
ve beklentilerini dinliyoruz. Bizim en önemli özelliğimiz bağımsız olmak yani
bir taraf olmamak. Müşterilerimizi dinledikten sonra her iki tarafın menfaatine
olabilecek orta bir noktada buluşmalarını sağlıyoruz. Bize gelen insanların da
bu bilinç düzeyinde gelmesi bizim işimizi kolaylaştırıyor. Böylelikle her iki
tarafı da sıkıntıya sokan süreç kısa sürede çözümlenmiş oluyor. Uyguladığımız
bazı yöntemlerin başında tarafların birbirlerini daha iyi anlamalarını
sağlayacak yönlendirici olmayan sorular sormak geliyor. Sorduğumuz sorular her
iki taraf da farkında olmadan bizi sorunun kaynağına oradan da çözüme
götürüyor. Sonraki aşama soruna yönelik çözüm önerilerinin hazırlanarak
taraflara sunulmasıdır. Taraflar bu çözüm önerilerini değerlendirerek bizlere
olumlu/olumsuz geri bildirimde bulunurlar. Bu esnada kendi çözüm önerilerini de
bizlerle paylaşabilirler. Anlaşma sağlanamaması durumunda taraflar bir kez daha
bizim gözetimimizde bir araya getirilir. Her hangi bir anlaşmanın gerçekleşmemesi
durumunda her iki tarafın uğrayabileceği muhtemel zararlar taraflara uzmanımız
tarafından hatırlatılır. Görüşme sonunda alternatif çözüm önerileri sunularak
taraflara süre tanınır. Tabi uzlaşma sağlanana kadar olan süreçte tarafların
fiili olarak bir araya gelmeleri şart değil. Tüm bu süreci daha önce de
bahsettiğim gibi sanal ortamdaki ortak platformumuzda geçekleştiriyoruz. Bu da
yüz yüze gelindiğinde yaşanabilecek tatsız durumların önüne geçilmesini
sağlıyor. Diğer sorunuza da cevap vereyim. Çünkü sorunuz birçok kişinin kafasındaki
soru işaretlerini gidermek açısından çok önemli. Arabuluculuk müzakereleri aksi
kararlaştırılmadıkça gizlidir. Yaptığımız görüşmeleri ne biz ne de taraflar
açıklayamazlar. Müzakerelerde elde edilen bilgi ve belgeler daha sonra açılması
muhtemel bir davada delil olarak kullanılamaz. Aksi tutum ve davranışların
cezai müeyyideleri var. Tabi bunlar işin teknik boyutuydu. Şirket olarak en
güzel güven göstergemiz temiz sicilimiz, müşterilerimizin referansları. Çalışanlarımızı
korumak amacıyla veri depolama sistemimizi güvenlik altına aldık. Bize
ulaştırılan belgeler taranarak, resim formatında sistemimize kaydediliyor. Hiçbir
evrak şirket dışına çıkarılamıyor. Her arkadaşımız ERP sistemimize yalnızca
kendisine verdiğimiz bilgisayar ve cep telefonundan parmak iziyle giriş
yapabiliyor. Kendi çalıştığı dosyalar dışındaki dosyalara ulaşma yetkisi
bulunmuyor. Bunun gibi bir dizi güvenlik önlemimiz daha var. Bizim sonuca
ulaşabilmemiz ancak müşterilerimizin bizimle açık bir iletişim kurmasıyla
mümkün olabilir. Bunun bilincindeyiz.
Gazeteci: Sizi çok etkileyen bir
olay yaşadınız mı? Gizlilikten bahsettik ama kabaca okurlarımızla paylaşmanız
mümkün mü? İşiniz gereği muhtemelen birçok dramla karşılaşıyorsunuzdur.
Kadın: Bir kadın olduğum için
mizacım gereği zaten duygusal bir yapıya sahibim. Barışma anları hem çok
dramatik hem çok neşeli olabiliyor. Hepimiz o anlarda karmaşık duygular
yaşıyoruz. Ben boşanma avukatı olduğum için boşanma ile ilgili bir örnek vermek
istiyorum. Bize şiddetli geçimsizlik sebebiyle başvuran genç bir çiftimiz oldu.
Çiftin herhangi bir maddi sıkıntısı yoktu. Birbirlerini severek evlenmişlerdi.
Ancak zaman geçtikçe çağımızın hastalığı olan “birbirini dinlememe” hastalığına
yakalanmışlardı. Terapistlerimizin seanslarda kullandığı online sohbet odaları
var. Bu odalarda terapistimizin gözetiminde katılımcılardan biri diğerine soru
soruyor ve cevap veren taraf tekrar soru sorma hakkını elde ediyor. Bu oyunu oynamaya
başladığımızda çiftimiz önce oyuna adapte olamadı. Sonra aynı fikirde oldukları
konularda bile tartıştıklarının farkına vardılar. Çünkü çiftimiz birbirlerini
dinlemiyorlardı. Uzman terapistimiz onlara beraber yapacakları bazı görevler
verdi ve her iki taraf zaman içerisinde uzlaşmaya vardı. Şimdi bir de dünya
tatlısı çocukları var.
Gazeteci: Mutlu sonla biten güzel
bir hikaye anlattınız. Ben dergim ve okurlarım adına bizlere zaman ayırdığınız
için çok teşekkür ederim. Bundan sonraki işlerinizde bol kazançlar ve başarılar
diliyorum.
Kadın: Ben teşekkür ederim. Ayağınıza
sağlık.
Böylelikle röportajın sonuna
gelindi. Çaylar söylendi ve keyifli sohbet diğer çalışanların da katılımıyla kayıt
dışı olarak devam etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder