Aynanın önünde durup kendini seyre daldı. Burnu, gözü, ağzı, yanakları…Bir müddet dikkatle inceledi yüzünü. Kimim ben? Derin bir nefes aldı. Aynadaki yansıması, saçı, üstü, başı, yüzünü maskeleyen makyajı… Gördüğü görüntüde kendine dair bir şeyler aradı. Gülümsedi. Sahte geldi, gülümsemesi bile iyi görünme çabası ve hatta en iyiler arasından seçilmiş bir taklitti. Yüzünü astı. Onu bile çirkin olmamak için dikkatle yapmıştı. Ağlamak için zorladı kendini. İki damla yaş aktı. Sanki suni gözyaşı. Sıcaklığını bile hissetmedi. Yabancıladı kendini. Kim bu kadın dedi? Benim gibi görünmüyor, giyinmiyor, gülmüyor, ağlamıyor. Kim bu kadın? Beni kim, nasıl bu hale getirdi? Ne zaman kaybettim kendimi? Banyoya gidip yüzünü yıkadı. Tüm makyajı arındırana kadar uğraştı. İşi bitince soluğu yine aynanın karşısında aldı. Kendisiyle bir kez daha yüzleşti. Orta yaşlarındaki bir kadının yorgun yüzünü gördü. Mimik çizgileri artık seçilebiliyordu. Gözlerindeki o kendinden emin ben çok güzelim, iyi görünüyorum bakışı gitmiş, kendisiyle karşı karşıya kalmanın şaşkınlığı bakışlarına yansımıştı. Kendisini bir kez daha inceledi. Yıpranmıştı. Hayatın içinde ona biçilen pek kıymetli rolleri oynarken hem kendi olmaktan çıkmış, hem de daha yolun yarısında ruhen ve bedenen yaşlanmıştı. Gözlerine kendiliğinden doğal bir hüzün yerleşti. “Bugün dünya kadınlar günü ve ben kendimi sömürülmüş hissediyorum.”diye düşündü. Moda diye kendisine dayatılan kıyafetler için çalışan, kariyer peşinde çürüyen bir ömür ve elde var sıfır. Bir ailem yok, çocuğum yok ve gittikçe yaşlanıyorum. En büyük zevkim AVM’leri dolaşmak, arada sırada lise-üniversite arkadaşlarımla oturup çay-kahve içmek, sürekli koşuşturup hiçbir şeye yetişememek…Peki ya çoğu arkadaşım gibi evli ve çocuklu olsaydım! Ne yapacaktım? Şu halde hiçbir şeye yetişemezken çocuklarıma nasıl vakit ayıracaktım? Ya eşime? Gözleri doldu, ömrünün yarısının boşu boşunu ziyan olduğunu kendiyle baş başa kaldığı an birden idrak etmek ona çok ağır gelmişti. Ağlarken yüzünün aldığı şekil çok tanıdıktı, küçücük bir kız çocuğu iken de işte tam da böyle ağlardı. Büzüşen dudakların ardından boncuk boncuk döküldü gözyaşları. Küçük bir kız çocuğunun doğallığı ve masumiyeti yerleşti yüzüne. Gözyaşları süzülürken sıcaklığını hissetti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder